23 Temmuz 2018 Pazartesi

Mesut Ozil'in Alman Milli Takimina Cevabi - Turkce Ceviri

MESUT ÖZİL'İN ALMAN MİLLİ TAKIMINA CEVABI (Türkçe Çeviri)



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la Buluşma Hakkında


Son bir kaç hafta, tepki vermek için zaman verdi bana ve bu zamanda geçen aylar da yaşanılan olayları da düşünmek için fırsat buldum. Sonuç olarak, yaşanan bu olayla ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Bir çok insan gibi benimde soyumun birden fazla ülkede izi var. Ben Almanya'da büyüdüm ama ailem Türkiye'ye sıkıca bağlıydı. İki tane kalbe sahibim bir tanesi Alman diğeri ise Türk. Çocukluğumda, annem her zaman saygılı olmamı ve nereden geldiğimi asla unutmamam gerektiğini söylüyordu. Bu değerler benim için bugün de geçerlidir. 

Mayıs ayında, Londra'da hayır severlik ve eğitimle alakalı bir etkinlik vardı. O etkinlikte ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vardı. Bu etkinlik sayesinde Erdoğan'la buluştum. İlk buluşmamız ise 2010 yılındaydı. Hatta daha sonra Erdoğan ile Angela Merkel Berlin'de oynanan Almanya - Türkiye maçını beraber izlemişlerdi. O zamandan beri yollarımız defalarca kesişti. O fotoğrafın Alman medyasında büyük tepki gördüğünün farkındayım. Bazı insanlar beni yalancı ve hilekarlıklarla suçlarken bu resmin herhangi bir siyasi amacı yoktu.

Daha önce de söylediğim gibi annem, atalarımı, izlerimi, mirasımı ve aile geleneklerimizi kaybetmeme izin vermedi. Bu fotoğraf benim için sadece cumhurbaşkanı Erdoğan'la çekilmiş bir fotoğraftı politika ve seçimlerle herhangi bir alakası yoktu. Sadece ailemin ülkesinin en yüksek makamında bulunan kişiye saygı duymamdı. Benim işim futbolculuk ben politikacı değilim ve bizim buluşmamız herhangi bir politikayı desteklemek için değildi. Aslında her zaman ki buluşmalarımızda olduğu gibi aynı sohbeti yaptık Erdoğan ile. Konumuz sadece futboldu ve zaten Erdoğan'da gençliğinde futbol oynamış bir isim. 


Alman medyası ise bu olayı farklı şekilde tasvir etti. Gerçek şu ki ben Cumhurbaşkanı Erdoğan'la buluşmasaydım. Köklerime (Geçmiş) saygısızlık yapmış olurdum. O yüzden bugün bulunduğum yerden gurur duyarım. Benim için kimin Cumhurbaşkanı olduğu önemli değil, önemli olan şey cumhurbaşkanının orada olmasıydı. Siyasi makamdan saygı görmekti. Alman Cumhurbaşkanı olsaydı benim davranışım yine aynı olacaktı.Bunu anlamak zor olabilir, çoğu kültürde olduğu gibi, politik lider kişiden ayrı düşünülemez ama bu durum biraz daha farklı, sadece bu seçimden önce değil daha önceki seçimlerden önce de böyle bir imkan olsa yine fotoğraf çekmiş olurdum.


MEDYA & SPONSORLUK


Dünyanın en zorlu üç liginde oynamış bir futbolcu olduğumu biliyorum. Oynadığım liglerde takım arkadaşlarım ve teknik heyetten aldığım destek için çok şanslı olduğumu kabul etmem gerekir. Buna ek olarak kariyerim boyunca da medya ile nasıl başa çıkabileceğimi öğrendim. 

Bir çok insan performansım hakkında konuşuyor. Bazıları alkışlıyor bazıları eleştiriyordu. Eğer ki gazeteler ve futbol bilginleri oyunumla ilgili bir hata gördülerse bunu kabul edebilirim. Kusursuz bir futbolcu değilim. Zaten bu durum beni daha sıkı antrenman yapmaya motive ediyor. Fakat ben neyi kabul etmiyorum? Alman medyasının, takım adına kötü geçen bir Dünya Kupasının suçlusunun benim performansım açısından değil, çifte mirasım (Çifte vatandaşlık) ve o basit resim olmasıdır. Bazı Alman gazeteleri Erdoğan'la olan fotoğraflarımı kullanarak beni suçlu ilan ediyorlar. Bunu da kendi politik sebeplerinden dolayı yapıyorlar. 

Rusya'dan elendikten sonra neden direkt olarak bu fotoğrafı alarak, gazeteye manşet olarak koyuyorsunuz? Alman medyası benim performansımı eleştirmedi. Takımın performansını da eleştirmediler. Onlar benim Türk kökenimi ve yetiştiriliş tarzımı eleştirdiler. Bu asla aşılmaması gereken bir çizgiydi. Bazı Alman gazeteleri, Alman halkının bana karşı cephe alması için çalışıyor.

Medyanın bu çifte standartlıklarından dolayı hayal kırıklığına uğradım. Efsane Almanya Milli Takım kaptanı Lothar Matthaus bundan bir kaç gün önce başka bir dünya lideriyle buluştu. Medyaya baktığım zaman bu konu hakkında eleştiri yapılmadı. Alman Milli Takımındaki rolüne rağmen bu konuda kamuoyu bir şey sormadı. Hiç bir kınama gelmedi hala görevine devam ediyor. Alman medyası benim dünya kupası kadrosundan çıkartılmamı isterken aynı şeyleri Milli takımda görev alan onursal kaptan için söylüyor mu?

Yoksa benim Türk kökenli olmam medya için daha mı değerli?

Ben partnerliğin (Sponsorluk) her zaman geçerli olacağını düşünenlerdendim. Sadece iyi zamanda değil kötü zamanlarda da geçerli olacağını düşünürdüm. Son günlerde iki hayırsever partnerimle beraber eski okulum olan Berger - Feldin Gelsenkirchen'i ziyaret etmeyi planlıyordum. Bir yıl boyunca göçmen çocuklarının, diğer çocuklarla futbol oynayabilmesi ve sosyal hayatın kurallarını öğrenebilmesi için finanse ettim. Günler önceden gideceğimiz tarihi planladım. Ama artık benimle çalışmak istemeyen sözde partnerlerim tarafından terk edildim. Buna ek olarak okul yönetimi de ziyarete gelmememi istedi. Bu duruma sebep olan şey ise benim Erdoğan'la birlikte olduğum fotoğrafmış. Medyadan korkuyorlardı. Dürüst olmak gerekirse, bu durum kırıcı oldu. Gençken öğrencisi olduğum yerde şimdi istenmeyen ve değersiz birisi olduğumu hissettim. Buna ek olarak, farklı bir partner tarafından da reddedildim. DFB'nin (Almanya Futbol Federasyonu) de sponsoru olan bu partner, dünya kupası için tanıtım videolarına katılmamı istemişti. Erdoğan'la olan fotoğraflarımdan sonra beni bütün kampanyalardan ve aktivitelerden çıkarttıklarını açıkladılar. Onlar için, benim ekranda görülmem iyi bir şey değilmiş. Bunların hepsi gerçekten çok ironik.

Daha önce de söylemiştim partnerler her koşulda yanında durmalıdır. Bu zaman dilimin de Adidas, Beasts ve Bigshoe ile son derece sadık ve şaşırtıcı bir şekilde çalışmaya devam ettik. Bu sayede Alman basınında benimle ilgili olan saçma haberinlerin üstüne çıktık. Projelerimizi profesyonel bir şekilde devam ettiriyoruz. Dünya Kupası sırasında, Bigshoe firmasıyla birlikte işler yaptık 23 tane çocuğun hayatını değiştirmek için yapılan ameliyatlara yardım ettim. Daha önce de Brezilya ve Afrika'da yapmıştım. Bu benim bir futbolcu olarak yapabileceğim en önemli şeydir. Ancak gazetelere baktığımız zaman, bu durum hakkında farkındalığı arttırmak için küçük bir boşluk bile bulamıyorlar. Onlara göre benim yuhalanmam ya da bir Cumhurbaşkanıyla fotoğraf çekinmem yardıma ihtiyacı olan çocuklardan daha önemli.


DFB (Almanya Futbol Federasyonu)


Tartışmasız son bir kaç aydır beni en çok hayal kırıklığına sevk eden şey, DFB ve özellikle DFB başkanı Reinhard Grindel olmuştur. Benim erdoğanla olan fotoğrafımdan sonra Joachim Löw ile konuştum ve tatilimi kısa kesip Grindel ile görüşmeye çalıştım. 

Grindel'e mirasımı, köklerimi, atalarımı ve fotoğrafın arkasında bulunan nedenleri açıklamaya çalıştım.Ama o kendi görüşü hakkında konuşup benimkini küçümseme konusunda kararlıydı. Bu olay yaşanırken, yapılması gereken her şeyin, yaklaşmakta olan dünya kupasına konsantre olmak olduğuna karar verdik. Bu yüzden de dünya kupası öncesi DFB medya etkinliklerine katılmadım. Muhabirlerin futboldan ziyade siyasi konulardan saldıracaklarını biliyordum. 

Bu süre zarfında Almanya Cumhurbaşkanı Frank - Walter Steinmeier ile de görüştüm. Grindel'in aksine benim söylediklerimle ilgilendi. Mirasıma, ailem ve kararlarım. Bu konuyla ilgili olarak ortak bir bildiri yayınlama konusunda Cumhurbaşkanıyla anlaştım ve daha sonra futbola odaklandım. Fakat Federasyon başkanı durumun böyle olmasından dolayı üzgündü Cumhurbaşkanı basın ofisinden böyle bir tepki gelmesini beklemiyordu. Dünya kupası bittiği zaman, Grindel aldığı kararlardan dolayı çok büyük bir baskı altındaydı.

Şuan Grindel için değil kendim istediğim için konuşuyorum. 

Artık onun beceriksizliği ve yetersizliğinden dolayı günah keçisi olmayacağım. O fotoğraftan sonra benim takımdan ayrılmamı istediğini biliyordum. Hatta bu konu da herhangi bir görüş almadan Twitter'dan görüşlerini de açıklamıştı. Joachim Löw ve Oliver Bierhoof bu konu da benim için ayağa kalktılar ve her zaman bana destek oldular. Grindel ve destekçilerinin gözünde "Eğer ki kazanırsak bir Almanım, kaybedersek bir göçmenim." Vergilerimi ödememe rağmen, Alman okullarına tesis bağışlayıp, Almanya ile Dünya Kupası kazanmama rağmen hala toplum tarafından kabul görmedim. Normal Alman vatandaşından daha farklı bir muamele görüyorum.

Alman toplumuna başarılı entegre örneği olarak 2010 yılında "Bambi ödülünü" aldım. 2014 yılında "Silver Lourel Leaf" (Gümüş Defne Yaprağı) ödülünü aldım. 2015 yılında Alman Futbol Elçisi seçildim. Ama açıkcası hala Alman değilim...? Alman olmak için bilmediğim kriterler var mı? Arkadaşlarımdan Lukas Podolski ve Miroslav Klose'ye Alman-Polonyalı gözüyle bakılmadı. Peki bana niye Alman - Türk diyorsunuz. Orası Türkiye olduğu için mi? Müslüman olduğum için mi? Bence burada önemli bir sorun var. Alman Türk diye bakılırsa birden fazla ülkeden ailesi olan bütün insanları ayrıma götürür bu durum. Almanya'da doğdum, büyüdüm, eğitim aldım. Neden insanlar beni Alman olarak kabul etmiyorlar. 

Grindel'in fikri başka yerlerde de bulunabilir. Türk geçmişimden ve o fotoğraftan dolayı Alman politikacı Bernd Holzhauer bana "Goat F**ker"dedi. Ayrıca Alman tiyatro şefi Werner Steer'de bana "Piss of Anatolia" dedi. Daha önce de söylediğim gibi aile kökümün, soyumun bu şekilde eleştirilmesi ve suistimal edilmesi kabul edilebilecek bir şey değil. Politik propaganda için araç olarak kullanmak utanç verici bir durumdur. 

Bu saygısızlığı yapan o insanlar derhal istifa etmelidir. Bu insanlar benim Erdoğan'la olan fotoğrafımı kullanarak gizlice ırkçılık yaptılar. Bu toplum için de çok tehlikeli bir durumdur. Onlar da isveç maçından sonraki taraftarlardan iyi değildi. "Ozil F**k of you Turkish Sh*t, piss of you Turkish pig" Ailem ve bana gelen tehdit ve nefret içeren mesajları, çağrıları ve maillerini tartışmak bile istemiyorum. Bunların hepsi geçmiş Almanyayı, yeni kültürlere açık olmayan ve benim gurur duymadığım Almanya'yı temsil ediyor. Bu kadar fazla kültüre açık olan toplumu kucaklayan gururlu Alman vatandaşlarının da benimle aynı fikirde olacağından eminim. 

Reinhard Grinder bu yazacaklarım sana, bu hareketinden dolayı hayal kırıklığına uğradım ama sürpriz olmadı benim için. 2004 Yılında siz Parlemento'da milletvekiliyken çok kültürlülüğün bir şehir efsanesi ve koca bir yalan olduğunu iddia etmiştiniz. Yine o zamanda çok uluslu olmayı ve rüşvette olması gereken cezalara karşı çıkmıştınız. Bunun yanı sıra islamında Alman şehirlerinde çok yaygınlaştığını da söylemiştiniz. Bunlar affedilemez ve unutalmaz. 

Benim gibi bir çok kişi artık Alman Milli Takımı için oynamak istemiyor. 2009 yılında başladığım milli takım kariyerimde bu zaman kadar yaşanan bütün başarıların unutulduğunu düşünüyorum. Böylesine büyük bir federasyonda bu kadar fazla çift uluslu oyuncuların bulunmasıyla beraber, bu şekilde ırkçı ve bölücü insanların bulunmaması gerekir. Onların bu tepkileri sadece oyunculara yansımaz. Herkese yansır.

Bu yaşanan olayları uzun süre düşündükten sonra Almanya Milli Takımıyla daha fazla oynamayacağıma karar verdim. Bana ırkçılık ve saygısızlık yapıldığını hissediyorum. Eskiden Alman tişörtünü gurur ve heyecanla giyerdim ama artık öyle değil. Bu karar benim için gerçekten aşırı derece de zor bir karar oldu. Çünkü ben her zaman takım arkadaşlarım, Teknik ekip ve Almanya'nın güzel insanları için her şeyimi verdim.


Ama yüksek seviyedeki DFB yetkilileri Türk kökenime saygısızlık ve bencilce davranıp politikaya dahil ediyorlar. Bu kadarı artık yeter. Bu yüzden oynamayacağım.

Irkçılık Asla Kabul Edilmemeli.


Mesut Özil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder